Notice: _load_textdomain_just_in_time işlevi yanlış çağrıldı. Translation loading for the honeypress domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Ayrıntılı bilgi almak için lütfen WordPress hata ayıklama bölümüne bakın. (Bu ileti 6.7.0 sürümünde eklendi.) in /var/www/wp-includes/functions.php on line 6114
Türkiye'deki Enflasyon Talep Yönlü mü Maliyet Yönlü mü? | Mali Rehberim

Türkiye’deki Enflasyon Talep Yönlü mü Maliyet Yönlü mü?

Türkiye’deki Enflasyon Talep Yönlü mü Maliyet Yönlü mü?

Cengizhan Topçu

Türkiye’deki enflasyon talep yönlü mü yoksa maliyet yönlü mü? Buradan da faiz artırmanın doğru ve ya yanlış olduğunu konuşalım. Bir kaç veri ile bunu kendi bakış açımla özetlemeye çalışacağım. Acaba talep yönlü bir enflasyon var mı diye baktığımızda M3 Geniş para arzına ve tüketici güven endeksine bakmamız gerekecek. 2020 Mart-2021 Mart aralığında M3 Para arzı %28 oranında artmış. Peki bu artış talebe yansımış mı? O noktada da tüketici güven endeksine ve nihai tüketim harcamalarına bakalım. Tüketici güven endeksi Mart 2021’de Mart 2020’ye göre %7’lik bir artış gerçekleştirmiş ki aynı oranı nihai tüketim harcamalarında da görüyoruz. Talepte bir artış var ama bu artışın pandeminin etkilerinin azalması ile ilgili olduğunu düşünüyorum.  Para arzının %28 arttığı bir veri tablosunda talebin %7 civarında artmış olması enflasyonun talep yönlü olmadığını gösterir.

Peki maliyet yönlü bir artış var mı? Ücretler geçen seneye göre ortalama enflasyon oranında artmış. Kur sepetindeki artışa bakalım. Mart 2020’de kur sepeti 6,9575 iken 2021 Mart döneminde ise 8,9785’dir. Kur sepetinde %29’luk bir artış var. Yapılan araştırmalara göre maliyet ağırlıkları hammadde ve personel giderlerinde toplanmaktadır. Hammadde fiyat artışlarının ise kurdaki artıştan kaynaklandığını düşünmemiz gerekir. Dolayısıyla Türkiye’deki en büyük problem maliyet yönlü enflasyondur ve bunun büyük kısmı yukarıda da değindiğimiz gibi hammadde ağırlıklıdır ki bunun da sebebi artan döviz kurudur. Hammadde ve elektriğin bir bölümü akaryakıtın büyük bir kısmı ithaldir. Ve faktörlerin hepsi döviz kurunun artışı ile artmaktadır ve enflasyona neden olmaktadır.

Kur ile faiz ilişkisine bakalım. Biliyoruz ki faizler arttığında döviz kuru yabancı para girişinden kaynaklı düşer. Kurlar yükseldiğinde risklerin de yükseldiği ülkemizde enflasyon yükselmeye başlar. Bu yüzden geriye faiz yükselterek sıcak paranın ülkemize gelmesini sağlamak gibi bir yöntem kalır. Rezervlerin ekside olduğu ve yapısal reformlar konusunda sınıfta kalan Türkiye’nin elinde fazla bir argüman yoktur.

Özetle; yüksek faiz enflasyona sebep olmaz. Ne yazık ki faiz artırarak kur dizginlenir ve enflasyon da denetim altında tutulur. Aslında köklü çözüm; yapısal reformlar ve demokrasidir. Ama görünen tabloya göre bu pek mümkün değildir. O zaman Türkiye yüksek faiz, yüksek döviz kuruna ve enflasyona mahkumdur.

 

Cengizhan Topçu

cengizhantopcu@yahoo.com

 

Diğer yazılar için bu bağlantıya tıklayabilirsiniz.

 

Paylaşmak Güzeldir
Yazan:

malirehberim

Mali konular ve muhasebe ile alakalı güncel mevzuat bilgileri için Mali Rehberim en doğru adrestir.

Tüm yazıları gör